4 Eylül 2013 Çarşamba

DOĞUM HİKAYEMİZ..

Dışarıda yağmur yağıyor. Annem odada bir o yana bir bu yana geziniyor herkesten daha çok endişeli hepimizden daha telaşlı. Eşimin kuzeni Gülşah fotoğrafımı çekmekle meşgul. Eşim ise can dostumuz yasin ile sohbet ediyor. Üzerimde hastane önlüğü kolumda serum kafam ise bomboş.. Başımı çevirip bakıyorum yanda ki boş camdan kutucuğa, içinde birkaç saat sonra bebek olucak benim bebeğim. YOk ya heyecanlandırmıyor ürkütmüyor hiç birşey hissettirmiyor bana bu oda durumum yada biraz sonra gideceğim ameliyathane.. Bomboş aklım ve yüreğim ne düşünmeliyim onu da bilmiyorum..
"Haydi bakalım" diyor hasta bakıcı gidiyoruz. İsterse eşimin asansörde ameliyathane kapısına kadar gelebileceği söyleniyor ve benimle birlikte asansöre biniyor eşimde. Kafamda yeşil kağıt bone ile son pozumu veriyorum doğum öncesi ve başımı kaldırıp sesleniyorum serçe parmaklarımı göstererek" hemen bakınn parmakları benim gibi yamuk muu?".. Ve asansöre binip ameliyathane kapısında ayrılıyoruz eşimle..
Sıcacık ameliyathane küçük ve aydınlık. "Nasıl ameliyathane burası sıcacık, soguk olmazmı normalde ve neden kocaman kocaman ışıklar yok filmlerdeki gibi" diyorum. Anestezi uzmanı bebek çıkacağı için ısıttık biz burayı diyor. Sedyeden ameliyat masasına geçiyorum sanki sedyenin biraz büyüğü gibi. "SEn epidural istemişsin dr spinale karar verdi farkı spinalde daha çabuk uyuşursun" diyor anestezi uzmanı. Başımda hemşire var bitane 3 aylık hamileymiş. " ohh ben kurtuluyorum darısı başına inşallah bu arada sen başımda dur benimle sohbet et sakın burdan ayrılma" diyorum. " Tamam tamam burdayım ben" diyor ama haberim yok sonraları kimseleri görmüycek gözüm :) Belden iğnem yapılıyor bacaklarımda bir sıcaklık hissediyorum doktorum geliyor ben geldimm diyor ve başlıyor macera.. Hissediyorum dokunuşları karnımda gezinen elleri baskıyı herşeyi. Acı yok ama his var. İçimden dualar ediyorum Gözüm hep tansiyonumu ölçen aletin göstergesinde. Tansiyonum oynamamalı genel anestezi olmasınn hayırr uyumamam lazım diye kendimi yatıştırmaya çalışıyorum ama bir ara farkına varıyorum ki bağırıyorum karnımda birileri tepiniyor sanki. Çıktı durr demelerine kalmıyor " aaa gülüyorr" diyor birisi. "hanii bakayım bakayımm" diyorum hoopp yeşil örtünün üzerinden küçücük kızımı gösteriyorlar bana " aaaa saçları varrr" ilk kelimem oluyor kızıma. 6 MART 2009 saat 15,45..
Bir ara serumun içine iğne yaptıklarını görüyorum birisi gelip kızımı yanağıma sürtüyor. Tarifi yokki nasıl anlatayım. Sıcacıkk pamuk desem değil kadife desem sönük kalır. Hayatım boyunca o kadar yumuşak bir şeye temas etmemişimdir sanırım. Kızım yanagımdaydı son hatırladığım.
Gözümü aralıyorum annemin oda da gezindiğini görüyorum Hoopp diye yataga koyuyorlar beni ve karnım agrıyor.. Üzerime geceliğimi giydiriyorlar ve ben ağlıyorum. Ama neden ağladığımı bilmiyorum. Annem aglıyor ve bakıyorum Gülşah'ın gözlerinden yaşlar akıyor. Eşim yanağımı okşuyor ben ağlıyorum...
Kızımı getiriyorlar emzirme zamanı diyor hemşire ama gözümün bişey göresi yok kafam bir dünya karnım ağrıyor ve çok yorgunum. " istemiyorum" diyorum..(  Akıllı annem çocugu kabullenmiycem sanmış :)  ) " ama emmesi gerek" diyor hemşire. Kızım memeye yanaşıp cukk diye yakalayıp emmeye başlıyor. Ne garip bir his diyorum kendi kendime. Herkes tepemde "emzirmelisin,yürümelisin,yemelisin"... Annem sürekli bebekten bahsediyor " ayy battaniyeyi tekmeleyip üstünü açtı, ayy üşüycekti, ay çok agladı..) .. Karnım agrıyor nefes alacak gücüm yok yorgunum canım sıkılıyor.. Babam aramış annemi. " bebek çıktı" demiş annem. "bebeği boşver Kızım nasıl " demiş babam.. Sadece babam merak etti beni diye düşündüm o an ve sesimi duymadan iyi olduğuma inanmamıştı babam..
İlk gece ilk yürüyüş için hemşire geldiğinde odaya sanki kalbim yerinden çıkacak gibi hissettim. Yavaşça ayaga kalktım ve gözlerim karardı tansiyonum düştü. Yatak ve sandalye arasında öylece kalakaldım ne ileriye ne geriye gidebiliyordum. O an allaha dua ettim kimseyi kimseye muhtaç etmesin diye. Yavaşça yatağıma döndüm ve bikaç saat sonra tuvalete kendim gitmeye başladım.
Annem uyurken kalkıp kızıma bakıyordum mışıl mışıl uyuyordu minicik çizgi gözleriyle. Ertesi sabah artık yatakta oturarak emzirmeye başladım kızımı ve zaten sonra taburcu olduk. Hastaneden ayrılırken en çok kumandalı yataktan ayrılıyorum diye üzülüyordum pek rahattı doğrusu. İndir kaldır yatır kaldır aşagı ve yukarı :)
Kimse dokunmasın kimse müdahale etmesin istiyordum. Eve gelince emzirmeyi altını temizlemeyi hepsini kendim yaptım ve 15 gunlukken kızım artık yanlız kalmıştık. Eşim sabah 6 da evden çıkıp akşam 11 de ancak geliyordu eve. Rutin 2 saatte 1 kurulmuş saat gibi uyanıyordu kızım. 2 saat içinde uyku yemek duş yada aylak aylak takılmak.. Ben uyumayı seçtim emzirip altını temizleyip uyudum kızımla.
Elimde küçücük bir bebek.. Ağlıyor kusuyor kusarken morarıyor.. panıklemeye vakit yok kendimden başka yol gösterecek kimse yok yanımda. Panik korku cahillik bir yana bırakıp kolları sıvadım. Mesai yogundu ve tek çalışan bendim.. Zaman geldi aç kaldım zaman geldi 1 hafta banyo yapmadım. Rabbim gücünü veriyor bir şekilde. Ne kadar cahil olursanız ne kadar deneyiminiz olmasada bebeğinizin ne istediğini anlıyor çok ta güzel bakıyorsunuz. Annelik öğrenilecek bişey değil tamamen içgüdüsel bence.
daha önce dediğim gibi kızımı görünce şimşekler falan çakmadı ilk görüşte aşk ta yaşamadım. Birlikte yaşayarak öğrenerek aşık olduk sevdik birbirimizi kızımla. Ben de kızımla birlikte büyüdüm olgunlaştım. Tek başıma da efeler gibi baktım kızıma büyüttüm ve büyüyoruz hala ikimiz birlikte. İyiki de var kızım ki iyiki de doğurmuşum. Annelik dünyanın en güzel ama en zor mesleği ve emeklilik yok bu meslekte. Evlatlarımızsa bizim en büyük servetimiz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder