24 Haziran 2013 Pazartesi

DEHB ile YASAMAK.. 1. Bölüm

Hala dūn gıbı hatırlıyorum ilk hastaneye gidip kızımı ultrasonda gördüğüm anı.. Minicik bir baloncuk ve içinde yanıp sönen bir noktacık.. Kalbiymiş o yanıp sönen noktacık ve ilk kalp olusurmus anne karnındayken. Doktorun yanından çıkınca annemi aradım hemen; "nokta kadarcık yanıp sönen bişey gördük kalbiymiş "dedim. "Kalbini yerim onun kalbide mi varmış " dediğinde annem işte ilk o zaman gözlerim doldu.. Sonraları biraz daha büyüdü karnımdakı baloncuk ve baloncugun içinde kendini bir yerden bir yere atan bir fasulyecik vardı.. Günler haftalar birbirini kovaladı ve ben o fasulyeciğin hareketlerini hıçkırıklarını hissetmeye başladım. Ama ne hareket.. Aylar birbirini kovalarken benim fasulyenin canımı yakıpta beni ağlattıgını bilirim.. Yine cok iyi hatırlıyorum bir cuma günü nasıl da yagmur yagıyordu ki taksiyle hastanenin önüne geldiğimizi bile farketmedim.. Doktorumun bugün alalım odaya çıkın dediği an ve ilk doğduğu an.. Doğum sonrası odama kızımı ilk defa getiren hemşirenin "çookk aktif bir bebek" cümlesi halen kulaklarımda.. Yani bizim hikayemiz aslında hamilelikte basladı. Yeni dogan kızım  surekli hareket halindeydi. Bacaklarıyla tepinip pijamasını çoraplarını cıkartabiliyor, dönebiliyor, bir şekilde hareket edip yer dğiştirebiliyordu. Alt değişimi, emzirme uyku zamanı tam bir aksiyondu bizim için. Sürekli dönen kızıma 4 aylık iken kanepeden güvenli nasıl inebileceğini öğretmeye başlamıştık. Onceleri 1 minder üzerindeki yerimiz sonra ev esyalarından olusan kapalı bir kare yumusak oyun alanına sonraları kapısına sandalye yastık ve binbir ceşit eşya kullanılıp yapılan bir alana dönüştü. Doğdugundan beri başı hep havada dimdik sürekli bir merak ve arastırma peşindeydi kızım. Uyaranlara karsı o kadar acıktı ki. En ufak bşr ses renk yada düzen degişikliği hemen etkiliyordu kızımı. Ben kendimi çaresiz hissettikçe annem "seneye yazın rahatlarsın, kış bitince rahatsın, yaşına girsin rahatsın vb" sözleri sadece lafta kaldı. Hayır kolaylaşmadı tam aksine daha da zorlaştı hersey. Kızım her gün daha çok hareketlenip daha yukarılara tırmanmaya daha fazla şeyi kemirmeye agzına atmaya daha hızlı kosmaya bizden daha cabuk uzaklaşmaya ve en vahimi de pusetinin kemerini çözmeyi ögrendi.. Hep diyorum rabbim çaresiz dertler vermesin. O kadar cok çaresiz kaldığım kendimi köşeye sıkışmış hissettiğim zamanlar oldu ki.. Sürekli kosturan gözü kapalı düşünmeden koşturan hiç yerinde durmayan oturmayan tırmanan herseyi agzına sokan, 7/24 tehlike peşinde bir cocuk ve ben. O kadar zor zamanlar geçirdim ki tek başıma ve kapıda tek ayagımın üzerinde dikilip bir elimle kapıyı kilitlemeye calışırken havadaki ayagımın pusetin devrilmesini engelleyemediği anlar ve allahımm bari şu puseti tutacak birisi olabilseydi yanımda deyip o kapıda oturup agladıgım anlar.. Sürekli bir haeketlilik tehlike.. 2 dakika gözünüzü ayıramadıgınız bir cocuk.. Prizleri ellemek şöyle dursun direkt alayan bir cocuk.. Sürekli  pencerede camları acmaya calısan bır cocuk.. Asla bıraktıgınız yerde durmayan sürekli sadece zararlı tehlikeli seylerle ugrasan bir cocuk.. Yıllar geçti hareket daha da artarken uyku daha da azalmaya başladı.. 17 Aylıktı kızım anneli oyun grubuna basladık. Haftada 2 gün 2 şer saat. Sırf enerjisini atsın sosyalleşsin diye. Orda da cok hareketli ki coğu zaman oyun grubu sonrası daha da hareketli.. Catallar bıçaklar mutfak dolabının en üst rafına koyuldu çünkü evlat mutfak tezgahına da desteksiz cıkmayı ögrendi. Ev kapısı bir cok yerden kilitleniyor çünkü evlat kapı acmayı ögrendi. Banyo kapısı  kilitlendi çünkü evlat lavaboya tutunup sarkınmaya çöpü kurcalamaya başladı. Mobilya köşelerine takılan koruyucular dolap kilitleri kaldırıldi cunku evlat onları koparıp agzına atmaya basladı, pantolon mont ceplerinde bozuk para bıakılmıyor çünkü yere düşerse evladın ilk işi tadına bakmak. Annenin evde dinlenmesi oturması imkansız. Anne evladı pusete sıkı sıkı baglayıp tutasızca alışveriş merkezinde dolaşıyor arada bez değişimi ve mama için mola verip yola devam ediyor.. Dinlenmek ancak bu şekilde mümkün.. Anne evine misafirliğe gidilen özellikle de cocuksuz bayanlara sebebini bilmediği bir kızgınlık duyuyor çünkü o çay içemiyor oturamıyor sohbet edemiyor.. Cocuk ya pencerede ya da yemek masası üzerinde çiçekleri arasında oturuyor ama cocuksuz yada yanında ailesi olan anneler gayet relaks ve rahat.. Bu hayat anneye verilmiş bir ceza mı ki? Anne her gittiği  evde tedirgin. Anne her gittiği evde bıcakları tezgahta geriye itiyor gözüne takılan her küçük parcayı parçalı esyayı yukarılara kaldırıyor camları pencereleri tekk tekk gezip kontrol ediyor malum evlat cama tırmanmaya bayılıyor.. Anne kendini köşeye sıkışmış hissettikçe ananeyi arayıp aglayıp dert yanıyor babaya anlatıp yakınıyor.. Ama ne tarafa saldırsa boş evlat basedilmesi çok güç bir çocuk.. Anne duş alamıyor yemek yiyemiyor uyuyamıyor hiçbir kimsenin evine misafirliğe gidemiyor çünkü resmen çocuk yönünden sınanıyor sanki.. Çocuk psikolojisi kitaplarını okumaya baslıyor, cocuga eğitim setleri alıyor dört bir taraftan arastırıyor bakıyor bakınıyor.. Ah bir dogru yol ah bir çare ahh bir yol gösterecek birisi.. Anne perişan baba çok yogun çocuk duraksızz..