25 Nisan 2014 Cuma

ATEŞ HASTALIK GRİP HASTANE. .

Herşey basit bir burun akıntısı ile basladı. Gece yarısı sadece 1 kez öksürük sesi geldi odasından. Sabah boğazının  ağrıdığını söyledi soluğu doktorumuzun yanında aldık.  Basit bir boğaz kızarıklığı dedi doktor ve eve geldik. Gece ateşimiz çıktı sonra biraz düştü ama öğlen saatlerinde iyice yükselip şurupla düşmedi ve titreme nöbeti geldi. Eşim karşı yakada toplantıda,  araba kapıda ama henüz yeni öğreniyorum kullanmayı cesaret edemedim kullanmaya ve çocuk tir tir titriyor nasıl götüreyim hastaneye. Arkadaşımı aradım her başım sıkışmış anımda olduğu gibi. "Hemen bize gel hastaneye gidelim atesimiz çok yükseldi ya arabanla gel yada taksiyle ama çabuk ol" dedim. Arabası müsait mi yada taksi bulabilirmi hic aklima gelmedi bile telaştan. Ben 6-7 yaslarindayken kardeşim gözümün önünde havale geçirmişti ve o günden beri bende bir korku kaldı. Her ateşlendiğinde kızım, hala gözümün önüne kardeşim gelir. Arkadaşım sağolsun taksiyle geldi beni aldı ve hastaneye acile gittik. Ordan doktorumuzun yanına çıktık ki zaten ateş biz acile tekrar inene kadar 39.5 a çıktı. Zar zor serum takıldı. 5 saat dirençli ateş sonunda biraz düşünce eve gönderdiler. Ama eve geleli henüz 1 saat olmuştu ki birden ateş tekrar yükseldi.  Tekrar acile gittik ama tek bir boş yatak yok kocaman hastanede. Kızımın hastalığını, ateşinin direncini doktoru iyi bildiği için başka hastaneye gitmek istemiyordum. Doktoru arattım hastaneden ve durumu anlattım gerekirse başka hastaneye gideyim siz oraya gelin dedim. Uzun uğraşlar sonucunda doktorumuz binbir rica ile bizim için üroloji servisindeki müşaade odasından yatak ayarladı. Hala dua ediyorum allah razı olsun. Hemen serum baglandı ve tüm gece telefonla takibini yaptı kızımın. Ailesinde 1. Derece yakınlarında havale geçmişi olan çocuk normale nazaran daha fazla risk altında. Ve ben bir ara gerçekten çok korktum. Nöbetçi çocuk doktorunun polikliniği önünde sıra beklerken bir ara kızım başını omzuma koydu ve konuşmadı. O sırada neler hissettiğimi düşündüğümü anlatamam :(
Serum bağlandı , ilaç verildi serumun icine ama 39.8 den asağı düşmedi ateş. Son çare soğuk komprese başladık. Buyuk gazlı bezleri buz gibi suyla ıslatıp eklem yerlerine koyduk. öylece bilinçsizce yatıyordu yavrum. Su
Sürekli saglik memuru yanımıza geliyor kontrol ediyor "yanıyor yavrum"diyor. Onun bile gözlerinden anlaşılıyor ne kadar üzüldüğü. Herhalde onun da evladı var diye geçirdim içimden. Tüm gece yüksek atesle geçti. Ertesi gün bizi odaya aldılar ama aksam üzerini buldu odaya geçmemiz. Birden karanlık penceresiz bir odadan televizyonlu pencereli odaya geçince kendimi eve gelmiş gibi hissettim. 1 gece de odada kaldık. Sabaha karşı tekrar ateş yükseldi ama allahtan uzun sürmedi. Uykusuz 3 gün ve 3 gecenin ardından eve geldiğimde kendimi çok kötü hissediyordum. Sadece sessizlik ve uyumak istiyordum. Yarim saat ancak uyuyabildim. Sonra kızımla birlikte yattık ve aralıksız 17 saat uyuduk. O an sadece sürekli hastanede kalmak.zorunda olan, evladı icin elinden birsey gelmeyen insanlar icin dua ettim halimize şükrettim.
1 hafta sonunda kızım düzeldi ama tabiki bana bulaştı. Önce ciğerlerim ağrıdı sonra sinüzit ve orta kulak iltihabı derken tam 1.5 ay hasta yattım. Kızımı sabah okula gönderdim uyudum. Kızımın gelmesine 1 saat kala kalktım yiyecek biseyler hazırladım. 1.5 ay canımdan bezdim ve hayatim boyunca böyle bir hastalik görmedim. Bir ara sanırım ölümüm bu hastalıktan olacak diye bile düşündüm. 2 ay geçti hala kulaklarım tıkalı ve bu esnada kızım da orta kulak iltihabi geçirdi.
Çok zor bir dönemdi ve yine beni en çok yanlızlık zorladı.1 kaşık yemek yapamamak, evladıma bakmaktan bile aciz olmak çok zordu. Bir kez daha anladım ki insan gercekten gerçek anlamda bu hayatta tek başına. Bu 2 aylık sürede kalkacak gücü kendimde bulamadıkça ağladım ağladım yine ağladım. Rabbim kimseyi kimseye muhtaç etmesin herseyden önce sağlık versin. Herseyin başı sağlık..

ANANEMİ KAYBETTİK..

Tam bir ay önce çok değişik şekilde yandı canım.. Çok sevdiğim ananemi de canım dedeciğimin yanına sonsuzluğa uğurladık.. Şimdi yazarken, şu fotoğraflara bakarken bile şaka gibi geliyor, bir türlü inanasım gelmiyor.. Pamuklara sarıp saklayasım geldiği, yere güğe koymaya kıyamadığım ananem yok artık.. Herkes üzülür ananesi babaannesi ölünce elbette ve her yürek yanar ölüm karşısında. Ama benim bağım gerçekten farklıydı ananem ve dedemle. Gözümü açtım onları gördüm, onlarla büyüdüm.. onlarca senem geçti onlarla ama  ben ne ananemin sohbetine doyabildim ne de dedemin şakaları bana yetti. Bugün 31 yaşındayım ama yine de küçüktüm ben.. Evlendim barklandım doğurdum çoğaldım ama ben ananemin dizine yatınca işte ben orda çocuktum.. Harıl harıl yanan soba, sürekli yatak olarak duran açık iki çekyat, kulağıma TRT FM solo türkülerin çalındığı dedemin cızırtılı gri radyosu ve sobanın üzerinde çısırdıyan su güğümünün sesi.. Huzurdu bunlar işte benim için.. İlk hayal kırıklığımı yaşamıştım ben ananem insanın her an ölebileceğini, 100 yaşına kadar yaşanmadığını söylediğinde.. Dedemin kulağımı çektiğinde kulağımın yanmasını, ananemin yer sofrasını, rama kase margarinini, 5 şiş ile patik örmesini, dedemin kasketli şapkasını, her ezan vakti kulağı ağır duyan ananeme koşarak " ananeeee okunuyooo" demeyi, ananemin " haa okunuyomu işte bak ben bilirim vaktimi, büyük çomak 6 nın üstüne geldimi okunuyo zaten" demesini, merdivende oturan ananemi, kahveden gelen dedemi... Çok özledim be ben çok özlüyorum..

Her ikisinin de ızdırabının dinmesi için çok dualar ettim. İkisinin de ölüm haberini uykudan telefonumun sesine uyanıp da aldım. Ve 1 ay önce annem anasız ben ananesiz kaldım. İşte şimdi gerçekten büyüdüm.. Ne mutlu ki kızım tanıdı ananemi ve vakit geçirdi, geçirebildi. Önce sabaha karşı neden yola çıktığımızı sorduğunda cenazeye gidiyoruz diyemedim. Halasına ve kuzenlerine sürpriz yapmaya gittiğimizi söyledim. Çanakkale'ye vardığımızda artık büyük ananenin çok yaşlanmış olduğunu ve yaşlanan her insan gibi öldüğünü söyledim. Durdu baktı, "büyük anane yaşamıyo mu ki dedi", "hayır artık yaşamıyor öldü" dedim. aradan yarım saat geçti "büyük anane ölmezki ölemez ki" dedi.. Babasıyla birlikte vakit geçirdiler cenaze sırasında. Bense her anında annemin teyzemin yanındaydım. Hastanede morgdan bahçemizden uğurlanana kadar yanındaydım ananemin. Sözde destek olacaktım anneme teyzeme ama onlar beni zor avuttular.. Cenaze sonrası kızım ve eşim geldi köye. Kızımın tabutu görmesin, beni üzgün olarak izlemesini ve o kalabalığa girmesini istemedim. Kızım köye gelince " anne büyük ananenin öldüğünü biliyorum ama lütfen evine bakmak istiyorum bakalım" dedi. Gittik baktık gezdik andık büyük ananemizi. Hayal gibi sanki bir yere gitmiş de gelecek gibi. Bahçede tabutu dururken konuşan insanların arasında sanki hep onun sesini de duydum gibi.. Yediğim her lokmada bir tabağa koyup ananeme de götüresim geldi hep. Cenaze gittikten hemen sonra evine girdim bana çocukluğumu ve ananemi hatırlatan birkaç hatıra aldım. Eski 2 kaşık, 1 eski tabak.. Baktıkça kendimi ananemin yer sofrasında hissettiğim şeyler..
Hayat devam ediyor insan alışmaya çalışıyor. İnsan beyni inatçı inanmak istemiyor.. Eşimle çocuğumla bir şekilde hayat devam ediyor ama hala annemle her telefonda konuştuğumda "annee ananem napıyoo" diye anneme sorasım geliyor.. Önümüzdeki yaz artık merdivende oturmayacağını, larcivert terliklerinin mavi kapılı evin önünde olmayacağını, yatsıya kadar vakit geçirmek için bize artık gelmeyeceğini düşününce canımın taa içi çok acıyor...
Canım ananem ve dedem nurlar içinde uyuyun, mekanınız cennet olsun inşallah. Rabbim bizlere de sizin kadar sevilmeyi nasip etsin. Allahım bize büyük güçler versin sabırlar versin de annemin babamın sizlere baktığı gibi bizde onlara bakabilelim. Rabbin onların da kapısını her daim açılır eylesin inşallah. Sizi özlüyorum ve hep özleyeceğim yaşadığım sürece..