Yarın yazıcaktım bu yazıyı ben. En azından yarın yazarım birgün daha bekleyeyim de öyle yazayım dedim hele bir 3. günü göreyim de.. Yeni bir okula başladık biz yeni bir okulun 5 yaş sınıfında yani anasınıfına. Geçen seneki okulumuz el değiştirdiği için biz de okulumuzu değiştirdik. 3 günlük tanışma ve oryantasyon günümüz var. Çarşamba, perşembe ve cuma. Ama cumayı bekleyemedim ben.. Dayanamadım.. Ve işte yazıyorum.. Yazıyorum ki sesimi herkes duysun, sesimi herkes duysun ki rahatlayayım @ Aylin Anne nin de dediği gibi sesim yazılarım deryalara ulaşsın istiyorum..
Yazıyorum ben anlatıyorum bazen içim doluyor benim içimde hiç yer kalmıyor ve köşeye sıkışıp kalıyorum. 4,5 senelik annelik deneyimim okuduğum bir sürü kitaptaki bilgiler, yaptığım araştırmalar.. Uçuyor gidiyor, aklım duruyor ne tarafa dönsem çaresizim yorgunum.. Duruyorum sonra düşünüyorum evladının acısını yaşayan anneleri, evladı çaresiz hastalıklarla boğuşan ve eli kolu bağlı oturmak zorunda olan anneleri.. O kadar utanıyorum ki kendimden.. Ama diyorum "benim yaşadıklarım da bana zor".. Zor gerçekten hemde çok zor. Burnunun direğinin sızlaması nedir, içinin tükenmesi nedir gerçekten gerçek anlamda biliyorum ben. Bir anneyim ben de her anne gibi evladının iyiliğini isteyen , evladını koruyup kollayan, evladı söz konusu olduğunda panter olan.. Ama çoğu zaman fazla çaba istiyor benim anneliğim ve diyorum ki artık "zaman geliyor evladımı sadece büyütmüyorum ben onun sağlıklı şekilde hayatta kalabilmesi için çalışıyorum".. Çok özel çabalar sarfetmek zorundayım. Devamlı dikkat halinde olmak, bir dakika bile dalgınlık yaşamamak benim asli görevim adeta. DEHB denilen durum sanki bizim ailemizin bir üyesi, sanki bizim yaşam biçimimiz..
Dün yani çarşamba yeni okulumuza başladık oryantasyon adı altında. Yeni okul yeni umutlar yeni arkadaşlıklar yeni deneyimler.. Sabah taksiye atladık hoopp doğru okulumuza. Taksiden daha inmaden kızım oyun parkını gördü tabiki dururmu benden önce kapıyı açmaya başladı hemen atlayıp oyuna başlıycak. Neyse zar zor ikna ettim birlikte indik. İlk izlenim olucak ya öğretmenler, müdür ve müdür yardımcısı kapıda yüzlerinde gülümsemeyle 4 metre ileride bekliyorlar biz tırmanma parkuruna saldırdık tırmanıp inip tekrar tırmanıyoruz.. 10 dakika tırmanıştan sonra nihayet içeri geçebildik ki o da ne kocaman rengarenkk cıvıl cıvıl bir oyun alanı ki bir o kadar da kalabalık öğrenciler çığlık çığlığa oyun halinde. İşte o an ipler koptu.. Olan oldu ve kızım karıştı kalabalığa.. Zar zor ikna edip sınıfına götürdüm öğretmeniyle tanışıcaz ama kadının yanından geçtii gitti başka köşeye. Dedim dışarıya çıkayım orda bekleyeyim, nasılsa hiç ayrılma problemimiz olmadı kızım beni aramaz.. Evet tanıyorum evladımı aramadı beni.. Hiç kimseyi görmedi gözü. Koridorda hep aynı isim söylendi "EYLÜL".. Her seferinde ayrı kişi tarafından söylendi kızımın ismi ayrı bir öğretmen tarafından.. Ne sınıfta durdu ne oyun alanında. Bir hareket bir aksiyon.. Öğretmenlerin çabası, "çok hareketli galiba" diyen veliler.. En çok 2 beden eğitimi öğretmeni mutluydu o ortamda, ve beden eğitimi öğretmeni " oo çok özgüven sahibi ne güzell" dedi bana, "evettt öyledir kendileri, süper koşar ekstra atlar inanılmaz kaçar" dedim içimden tabi ve kibarca evet öyle sağolsun diyebildim. Bir ara baktım pastel boyaları almış eline benmki sınıfta herkese 1 er tane dağıtıyor. Karalama şeklinde resimi baştan savma yaptıktan sonra hemen hoopp koşmaya.. Bir ara serbest oyun oynuyorlardı. Kızım bir kız arkadaşıyla evcilik oynuyor yanındaki iki erkek öğrenci ise puzzle yapmakla meşguldü. velilerden biri " kızlara bak erkeklere bak kızlar ne güzel evcilik oynuyor" dedi ve " bizimkine farketmez bizim evde tamir aletlerimiz ve arabalarımız var" deyip gülümsedim ki kızım elinde tamir aletleriyle geldi, eline oyuncak civi ve cekici alıp duvara taaaakk taaakk! çakmaya başladı :) herkeste sempatik gülüşler. Ardından sınıf öğretmeni ödev olarak her ögrenciye 1 puzzle parcası verdi ve yarın okula getirmelerini istedi. Bizimki bitane seçti hoopp sonra her ögrenci seçimini yaparken gidip değiştirdi ve sonunda da enn küçük parçayı bulup seçmeyi başararak bir rekora daha imza attı ve tabiki puzzle parçasını da yarım saat sonra agzına attı.. Ardından okul kıyafetlerini almak için yukarıya çıktık odaya girdik ama kıyafetleri alabilmek ne mümkün. Benimki çantasını tutmuş sürükleyerek koridorda ilerliyor ardına bile bakmadan. Kıyafetleri bıraktım peşinden koştum sesleniyorum duyuyo aldırmıyor. İlk günden çıglıklarla kendimizi belli etmeyelim dedim ama ne mümkün. Zar zor kıyafetleri seçtik her odaya her sınıfa teeekk teek girerek danışmaya vardık taksi çağırttık taksıyı beklerken sınıf öğretmenimiz beden eğitimi öğretmenimiz ve müdür yardımcısını görüp yanına gittik. Benimki aldı eline dönen koltuğu ama ne döndürmek bide dönmüş diyo ki " ben dagıtmaya döndürmeye bayılırım".. Allahım dedim tamam ilk günden tanıdılar bizi. Neyse ki taksimiz geldi bindik alışveriş merkezine gezmeye ve alışverişe gittik. kızıma okulun ilk günü hediyesi olarak yeni uçaklar filminin uçağını, ahsap kucuk tren ve peluş tavşan aldık kızım adını hanimiş koydu. Ardından eve geldik bikaç saat oynadı ve uyudu kızım. Bari yarın erken gideyim yarım saat kadar ders öncesi oynasın oyun alanında dedim. Okulun ilk günü çok uyarıldı normaldir yarın herşey daha güzel olacak umuduyla yattım..
Bu güne sabahın 6 sında uyandık. kahvaltı oyun hazırlanma falan derken durağı aradık taksi yok.. Giydik ayakkabıları vurduk kendimizi yollara ve yolda taksi bulup bindik ve okula vardık.. Aman allahım ne varış hem de. Önce bahçedeki oyun alanına en zor taraftan halata tutunup cıkılan rampadan tırmandık kaydık sonra 4515022 kez tekrarladık ve içeri tarafa geçtik. Attı kendini alana bir tırmanma bir atlama bir yuvarlanma.. sıranın önüne geçip çocukları itip en başa geçmeler, oyuncakları hızlı hızlı sallayıp diğer çocukları savurmalar.. Öğretmen yalvarıyor hadi sınıfa ders başlıyor yokk bizimki " hayır oynamam gerek" diyor. Elinde Hanimiş (peluş tavşanı) bir o yana bir bu yana. İşin vahim tarafı tek elinde hanimiş i tutuyor ve tek elle tırmanıyor! " kızım ver bana tutayım sen rahat oyna"diyorum yokk vermiyor. Zor bela sınıfa gitti oyun hamuru oynuyorlar. Çay aldım şu ahşap köşeye bardağı koyup şeker atayım çayıma dedim. Bir yandan da aman bir çocuk gelip koşup çarpmasın yanar valla dıye düşünürken birde baktım oyuncagın içinde kızım yüzü bardağımın arkasında. Hemen tutup sınıfa götüreyim dedim ama yokk gitmiyor çok ısrarcı davranmak ta istemiyorum millet bize bakıyor tüm velilerin gözü üzerimizde. Öğretmeni aldı götürdü. Bir ara baktım bazı çocuklar geziniyor hayrett bizimki çıkmamış diye düşünecektim ki vazgeçtim o mavi ayakkabıları sonra kızımı gördüm.. Tuvalete gidicem dedi gittik. Öğretmeni hikaye dinliycez diye aldı götürdü. Bazı veliler kapının camından çocuklarına bakıyolar tam kapıya yaklaşıyorum vazgecıyorum " yapma bakıp bosuna moralini bozma" desemde dayanamadım baktım tüm çocuklar halka olmuş benimki ayrı boyutunda hanimiş i havaya atıp yakalayıp koşuyor. Sonra ders bitti çocukları oyun alanına saldılar. Aman allahım orda işte tamamen sigorta attı. Onun yüz ifadesini gözlerinin fıldır fıldır hareket peşinde kosarkenki halini DEHB ile yaşamayan bilemez gercekten. Tırmanıyor geri iniyor atlıyor koşuyor, bir ara baktım yanındaki çocuklara bakıp garip garip kükreme sesleri çıkarıyor ki o kadar uyarılmış ki artık orda değil. Veliler teker teker yanıma gelip " çok hareketli galiba, ayy evde napıyosunuz, allaahh nasıl başa çıkıyosunuz, demek bu yüzden bu kadar zayıfsınız" şeklinde gerek iltifat gerekse acıma duygularını belli ettiler sağolsunlar. :(
Elinden tuttum üst kata çıktık servis işini ayarlayıp hemen eve kaçıcaz. Ama çocugu tutamıyorum. Sürekli kaçıyor elini bırakmam için bir ara elimi ısırdı. Çaresizce ne yapacagımı şaşırdım. İşin ilginç yanı kızımın durumundan okula bahsetmedik hem doktorumuz hem önceki okuldaki öğretmenlerimiz ve okul müdürümüzle ortak karar alarak. Eğer aksi bir durum olursa size dönerler ve böylece ne kadar işlerinin ehli olduklarını görürüz dedi doktorumuz. Allahım çıldırıcam çocuğu tutamıyorum deli gibi kaçıyor koşuyor deliriyor kuduruyor. :( Elini tutuyorum ısırıyor bağırıyor yerlere yatıyor. Çocuga kızamıyorum kasıtlı yaptıgı bişey degil uyarmaya çalışıyorum duymuyor bile. O sırada eşim aradı kısaca elimi bıraktıgını beni ısırdığını zor durumda olduğumu söyledim ve kızınla konus dedim kulağına telefonu yapıştırdım. Neeerrdee hem kaçıyor hem yere yatıyor hem elimi ısırıyor. Eğer geçen seneki okuluzda olsaydık bizi tanıyorlar nasılsa die merdivene oturup böğüre böğüre aglardım. :( O an o kadar çaresizdim ki ne yapacağımı bilmeden bağıramadan, göze batmamaya çalışarak oracıkta tükendiğimi hissettim. :( Taksı çagırmalarını istedim durakta taksi yok :( yapay tırmanma duvarının olduğu bir bölüm var oraya gittik tırman buraya dedim. Tabi hemen sevinçten havalara uçtu çocuk.. Tırmandı tırmandıı... Böylece kendime sakinleşebilmek için zaman tanımış oldum. Biraz sakinleştikten sonra bahçede boş bir taksi gördüm içinden inen kişiye seslendim bekletmesini söyledim. Sagolsun yardımcı oldu beyfendi ve taksiye bindik. Ama hala çok gergindim. Aklıma arkadasım geldi aradım müsait olduğunu öğrenince onlara gittik.
Arkadaşımla çocuklarımızı yaşıt hatta gecen sene aynı sınıftalardı ki biz ailece de görüşüyoruz.. Onlar oynarkern bizde biraz lafladık. O kadar derine atıyorum ki artık anlatmak için yüzeye çıkarmakta zorlanıyorum kaygı ve üzüntülerimi. Yaklaşık 5 saat orda kaldık birlikte parka gitmek için evden çıktık. Apartmandan çıkmamızla beraber kızım elimden bir fırladı sokaktan caddeye doğru ilerledi ki koşuyorum yetişebilmek için peşinden ama nerdeyse caddeye vardı varacak. Allah tarafından bir arkadaşın sokagın başından geldiğini gördüm "durdurrr!" diye seslendim. Benimki arkadası görünce geri kactı elimi tuttu. Sonra eczaneye ugramam gerektiği için arkadaşım çocukları alıp parka geçti ben eczaneye uğradım, işimi halledip parka gittim ki ne göreyim benimki arkadaşın yanında bankta oturuyor. Yanlarına gittim noldu neden oynamıyosun dedim ve öğrendim ki arkadaşım kızıma ceza vermiş. Arkadaşımın kızı salıncağa binmiş bizimki kaydırağa. Arkadaşım arkasını bişr dönmüş ki bizimki kaçıyor gözden kaybolmak üzere. O sırada kendi kızı salıncaktan düşmüş yerde ağlıyormuş. Benimkine seslenmiş benimki arkasını dönmüş bakmış ama aldırmadan koşmya devam edince nasılsa benimki yerde aglıyo o kaçıyo deyip benimkinin peşine düşmüş kendi çocuguna bakmadan. :( Yanlarına gittiğimde birinin morararn ensesine bakarken birine nasihat veriyordu. Çantamda her zaman taşıdığım su kadar işime yarayan morluk ve ödem önleyici kremi çıkardım arkadasım kızının ensesine sürdü. Ama doğal olarak çok korkmuş arkadasım ki onun çocuğu tamamen benimkinin tersi çok dikkatli ve tedbirli. İşte orda bir kez daha içimin ennn derinlerine bıçak saplandığını hissedip biraz daha içimin tükendiği noktaya geldim. Sonra oynamaya başladılar bizimki dönen kaydıragın kayma kısmından tırmanıp en üstünden yana sarkıyor ki arkadaşımın gözlerindeki o korkuyu görünce hadi kalkalım dedim. Az ileriden ayrıldık..
Yolda giderken elimi bırakmak isteyen beni çekeleyen evladın yanında düşüncelere daldım. Tükenmiştim evet acaba Meryem Uzerlinin tükenmişlik sendromu da bunun gibi bişeymiydi gibisinden saçma salak düşüncelerle yolda yürümeye devam ettik. Sonra aklıma geçen haberlerde sanırım Rusya da idi, markette yere düşen çocugunu ayağıyla iten kadın geldi. Acaba dedim o kadın benim gibi zor şeyler yaşıyor da sinirinin kurbanı mı oldu ki anneyi herkes suçluyor acaba annenin büyük problemi mi vardı diye düşünürken buldum kendimi. Hadii manyamaaa iyice dedim kendi kendime. Evimizin dik yokuş aşagı sokağından kızım son gaz aşağıya koşarken ağlayarak böğüre böğüre taklalar atarak o yokuştan aşağı inmek istedim kızımın düşüp yüzünü gözünü yaralayacağı ihtimalini düşünürken.. :(
Merdivenleri cıkarken elimi tutmak istemedi " bari kıyıya tutunarak çık" dedim kollarını birbirine bağlayıp ablalar gibi çıkıcam deyip dengesizce sallana sallana yüreğim böbreğim ağzımda yukarıya çıktık. O ahlaksız ablaları bir bulsam kızıma örnek olan o hayali ablaları valla müebbet bile yesem ellerimle boğacam o ablaları.. Eve girdik sakinleşmem gerekiyor ama nasıl evlat paçamda. Ve istemeye istemeye televizyonu açtım karşısına çocuğu oturttum. Televizyon benim yüksek tepki verdiğimdeki gibi fazla zarar vermez herhalde 1 saatte diye düşündüm. Ve telefonu elime alıp facebook tan özelden @ Aylin Anne ye yazdım glayarak gözyaşları içinde ekranı görmeye çalışarak ve hıçkırmamak için dudaklarımı ısırararak.. Yazdım çünkü anlaşılmak istedim ve onun beni anlayabildiğini biliyorum. Ve biz DEHB li çocuk ve tüm özel çocuk annelerinin "anlıyorum seni" lafını duymaya o kadar çok ihtiyacımız var ki.. Bizim gerçekten anlaşılmaya ihtiyacımız var. Aylin Anne" yazın ve ben yayınlayayım deryalara duyuralım sesinizi" deyince,işte yazdım..
Eve babamız gelince aldı kızımı karşısına konuştu anlattı anlattı.. Bense gözlerim dolu dolu ara sıra lafa karışaraktan anlataraktan dinledim eşimin kızımla konuşmasını. Uzunn uzun dinledi kızım hiçç sesini çıkartmadan ve ağladı. Geldi önce bana sarıldı sonra babasına.. İçim eridi.. Evladım bilerek isteyerek yapmıyor bunları biliyorum. Ama bazen ben de tükeniyorum. İnsanım yani nihayetinde. Rabbimden sabır diliyorum her gün artan bir sabır versin rabbim bana..
Canım kızım herşeyim herşeyimiz kıymetlimiz. Sana canım feda. Umarım senin için en doğrusunu en iyisini yapabilirim her zaman. Sen iyi ol saglıklı ol mutlu ol tüm çabam bunun için. Seni çok seviyoruz iyiki bizim kızımızsın iyiki olduğun gibisin..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder