Bugün yeni okulumuzda ilk bireysel veli-öğretmen toplantısı vardı. Çok tedirgin bir şekilde hazırlanıp evden çıktık kızımla birlikte. Eşimin toplantısı olmasi nedeniyle kızımla birlikte gittik veli toplantısına. Napalım heryere birlikte gidiyoruz zaten diyerekten yola koyulduk. Aslında aklım Renkli Ada Anneler buluşmasında kaldı. Veli toplantısı dolayısıyla katılamadım maalesef :( Neyse alelacele okula vardık. Koşa koşa kızımın sınıfının bulunduğu kata indik. Sağolsun rehberlik ögretmenimiz kızımla ilgilenebilecegini söyledi ve kızımı rehberlik öğretmeninin yanına bırakıp kızımın öğretmenleri ile görüşmek icin ilk adımı attım içimde korku, tedirginlik ve kaygıyla elim ayağım titreyerekten..
İlk önce ikinci yabancı dil (ispanyolca) öğretmeni ile görüştük. Sınıfta ilk Eylül'ün adını öğrendim ben dedi. Gayet girişken, istekli ve sicak kanlı, ogrenmeye istekli olduğunu söyledi. "Sürekli ön planda ve her faaliyete katılıyor, hep yanımda yer alıyor çok yol katetti ve benimle ufak ufak konuşmaya başladı" dediğinde gerçekten derin bir nefes aldım. :)
Sonra sınıf öğretmeni ile görüşmek için kızımın sınıfına gittim. Ögretmenimiz şunları söyledi :
-Genellikle çok girişken, arkadaşları ile arası çok iyi ama bazen yanlız oynamayı tercih ediyor
-Genellikle tüm faaliyetlere katılıyor ama biraz hareketli, çok fazla oturmayı sevmiyor, çabuk sıkılıyor ama genelde gayretli.
-Sınırları zorlamaya her zaman hazır. Gözümün icine bakıyor tepkimi ölçüyor. Mesela yemek konusunda pazarlık halinde "bundan yemesem şu yemegi bitirsem" tarzında.
-Kendi özbakımı konusunda çok başarılı ve kendisi halledebiliyor herşeyi.
Sınırların sağlam çizilmesi gerektiğini, taviz vermemesini ve tutarlı davranması gerektiğini, zaman zaman istediği şeyler konusunda kızımın tekrar başa dönüp kuralları esnetmeye çalışabilecegini söyledim. (Öğretmene de taktik verdim ya daha ne diyebilirim ki kendime) :)
Sira ingilizce öğretmenine geldiğinde artık iyice rahatladığımı hissettim. En memnun ve övgüler yağdıran kişi ingilizce öğretmeniydi ve en çok bu görüşme hoşuma gitti :) Kızımın ders konusunda çok aktif olduğunu, sınıfın en küçük 2 öğrencisinden biri olduğu halde ingilizce konusunda en iyi birkaç öğrencisinden biri olduğunu söyledi. Sadece öğrenmekle kalmıyor cok guzel pratiğe geçirip uygulayabiliyor dedi. Sürekli bir hareket halinde ve hep pazarlık yaparak işlerini yaptırıp ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyormus :) Yemek sırasında ingilizce öğretmeninin yanina oturup sohbet ediyor ve sonra "hadi biraz sen yediriver yemegimi" diyormus. (Ee daha ne olsun kızım başının caresine bakmayı öğrenmiş) Uzun lafın kısası kızımdan çok memnunmus ingilizce öğretmeni ama cok kıpır kıpır olduğunu, sürekli elinin kolunun havada olduğunu da ayrıca belirtti tabiki :)
Satranç öğretmeni ise en istekli ve girişken ogrencilerden birisi olarak Eylül'ün adını not aldim dedi. Okulda izledikleri yolu, nasıl satranç ogrettiklerini ve bizim üzerimize dusen şeyleri anlatti. Zaten kizim sadece 1 kez satranç dersine girdi ve o gün sonunda bana tüm ayrıntıları ile anlattı. Bu iyiye ve cok istekli olduğuna dikkatini bu işe cok iyi verebildigine işaretmis. ( klasik Dehb özelliği işte dedim kendi kendime. Ilgisini çeken seylerde cok dikkatli fakat sevmediği şeylere karşı bir o kadar dikkatsiz ve ilgisiz)..
Müzik öğretmeni ile görüşürken daha doğrusu görüşmeye çalışırken kızım yanimdaydi. Adamla iki çift laf etmeye çalışıyoruz benimki daire şeklinde olan müzik atolyesinin pencerelerine tırmanıp oturdu. Kizim hayır inermisin ordan dedim ki öğretmen; "Eylül ama orası çok yüksek" dedi ki benimki "ee zaten yüksek olması gerek " dedi ve konuyu kapattı.:) müzik ogretmenimiz de uygulayacagi müfredattan bahsetti bizim yapmamız gerekenleri söyledi. Görüşmemiz çok uzun sürmedi zaten.
Sonra danışmadan rica ettik duraktan taksi çağırdılar bizim için. Taksi gelinceye kadar bahcede kosturduk, her öğretmene tek tek sarıldık ve taksiyle okuldan eve geldik. O kadar hafiflemis hissettim ki kendimi. Kızımın okuldaki durumu, öğretmenlerin memnuniyeti , kızımın okulunu sevmesi ve en önemlisi okulunda mutlu olması. Allahıma sonsuz şükürler olsun ki bu günleri gorebildik. İnşallah bundan sonra hersey çok daha iyi olur. Hersey canım kızım için ve her cocuk gibi o da herşeyin en iyisine layık. Iyiki varsın canım kızım. .
26 Ekim 2013 Cumartesi
8 Ekim 2013 Salı
RENKLİ ADA ANNELER BULUŞMASI
Biz anneler bulustuk.. Çeşit çeşit rengarenk çocukların anneleri olarak bir araya geldik.. En büyük ortak noktamiz en kiymetlilerimiz evlatlarimiz.. Genelimiz Özel gereksinimli çocuk anneleri olarak sadece bizlere destek için gelmiş olan normal gelişim gösteren çocuk anneleri de vardı aramızda. Bu kadar çok ortak noktamız varken konuşulacak o kadar çok şey vardı ki. 3 saatlik bir buluşma bitmedi bitirilemedi, sığmadı 3 saate anlatılmak istenenler, içe atılanlar, yürekte büyütülenler.. O kadar güzel o kadar yalındı ki herşey ve anlatılanlar o kadar içtendi. En önemlisi anlattıklarınızı gerçekten anladığını bildiğiniz kişiler var karşınızda ve yüreğinizi acıtan şeyleri duyduğunda gerçekten içinin tam da sizinki gibi acıdığını biliyorsunuz karşınızdakilerin. Bizdik ve bizbizeydik. Birimizin evladı hepimizin, birimizin problemi tümümüzün problemiydi. Çaba sarfetmek yoktu karşındakine bişeyleri anlatmak için ve sen anlatırken karşında dolan o gözler işte tam da aynı yüreğe aynı şeye sahip olduğumuzun işaretiydi.
Anlattı herkes yüreğinin en derinlerinde sakladıklarını ve gerçekten anlaşıldığını bilmenin verdiği bir güç vardı bu annelerin gözlerinde. O kadar rahatlatıcıydı ki o ortam eğer fırsatım olsaydı saatlerce hiçç rahatsız olmadan kalabilirdim orda. Hem yaşadıklarım bir bir su yüzüne çıkıp endişelerim tekrar sardı etrafımı hemde o endişelerim ve korkularımla , ilk defa ben korkmadan çok güçlü hissettim kendimi bir ortamda. Biz orda hepimiz aynı, hepimiz farklı ve hepimiz ortaktık ve biz hepimiz birbirimizdik. Kızım doğduğundan beri en çok duymak istediğim cümle "seni anlıyorum" du ve ben o ortamda herkesin beni anladığını biliyordum ve bu gerçekten pahabiçilemezdi.
Zaman geldi gözler doldu zaman geldi kendi derdimden utandım. Ama ben orda o kadar güçlü anneler gördüm ki, ben orda 10 kaplan gücünden daha kuvvetli anneler tanıdım. Ben orda pes etmeyen ben orda dimdik duran ben orda söz konusu evlat olunca bir kadının nasıl 10 kaplan gücünden daha güçlü olabilen anneler gördüm. Ben orda çok özel insanlar tanıdım ki iyiki de tanıdım. Kızım doğduğundan beri beni en çok zorlayan şeyin ne olduğu soruldu bana ve ben " yanlızlık" diye cevap verdim. Bu yolda beni en çok yanlızlık yıprattı ve zorladı ama artık biliyorum ki ben artık yanlız değilim. Artık güçlü kadınlar var benim yanımda ki bu kadınların hepi birer anne. Annelik bir kadını en güçlü kılan şey bence. Biz güçlüyüz ve şimdi birarada hep birlikte daha da güçlüyüz.
Meğer ne kadar çok ortak noktamız varmış ve aynı konulardan ne çok canımız yanmış. Dertlerimiz, kaygılarımız, korkularımız hep aynı. Bir kez daha gördüm ki bizi nelerin beklediği ve ileriki yıllarda yaşayabileceğimiz söz konusu problemler konusunda endişelerim gerçekten boşuna değilmiş. Çünkü aklıma gelen ve beni korkutan okul problemleri, öğretmenler konusundaki kaygılarım orda tanıştığım tüm anneler tarafından senelerdir yaşanıyormuş. Anlatılanlar konusunda o kadar şaşırdım ve üzüldüm ki, zaman geldi gözlerimiz doldu zaman geldi kelimenin gerçek anlamıyla ağzım açık kaldı anlatılanlar karşısında. Orada bir öğretmenin öğretmen olmayı elbette becerebileceğini fakat insan olmanın çok da kolay olmadığını birkez daha anladım. Anlatan annelerle birlikte benim de yüreğim yandı, ben de onlar gibi öfkelendim sanki bahsi geçen çocuk benim çocuğum gibi. ne farkeder ki zaten tüm çocuklar hepimizin değil mi? Her çocuğa yanmazmı bir ananın yüreği?...
O ortamdan ayrıldığımda tüm korkularım dertlerim ve yaşadıklarım yine su yüzeyine çıktı. Yine sarsıldım yine içim acıdı yine tekrar farkına varmanın verdiği ağırlıkla doldu yüreğim. Ama bu kez korkmadım, aksine kendimi çok güçlü hissettim. Çünkü artık yanlız olmadığımı biliyorum, çünkü yanımda benim gibi güçlü bir sürü annenin olduğunu biliyorum. Biz aynıyız, bir bütünüz ve birlikte çok daha fazla güçlüyüz. Ayda 2 kez bu buluşmaları tekrarlama düşüncesindeyiz. umarım herşey bundan sonra hep birlikte daha güzel, daha kolay aşılır şekilde olur. Evlatlarımız bizim en kıymetlilerimiz. Söz konusu evlat olduğunda biz çok daha güçlü kadınlarız, çünkü biz ANNEYİZ..
4 Ekim 2013 Cuma
GÜZEL ŞEYLER DE OLUYOR ELBETTE..
Bugün itibari ile yeni okulumuzda 3. haftamızı alnımızın akıyla tamamlamış bulunmaktayız. Öncelikle ailemize hayırlı uğurlu olsun demeyi bir görev bilmekteyim kendime. :) En son okul konusunda yazım 3 hafta önce oryantasyon dönemindeydi. Çok kara, hüzünlü ve tükenmişlik dolu bir yazıydı. Çünkü o 3 gün gerçekten kendimi son zamanlarda hiç hissetmediğim kadar çaresiz hissetmiştim. Şimdi üzerinden tam 3 hafta geçti ve çok şükür herşey yolunda. ( çookk şükür allahıma defalarca kez şükürler olsunn)
Bu hafta son iki gündür kızım biraz okul konusunda mızmızlanmaya başladı. " anneeaa okula gitmeyeyim ben evde kalayım" yada "beni senin götürüp almanı istiyorum, servise binmek istemiyorum" şeklinde sözler karşısında taviz vermedim elbette. Neyse dün yani perşembe günü okuldan geldi. Servisten aldım yine çene açık anlatıyor anlatıyor.. Yukarıya çıktık eve girer girmez bir ağlama tutturdu ki feryat figan. " acıktım, yoruldum, uykum var, canım sıkılıyorr!" şeklinde 10 dakikalık ağlama sonrası yemek yedirdim, sakız verdim, sohbet ettik ve biraz sakinledi ortalık. Öğretmenini aradım. Son 2 gündür biraz mutsuz geldiğini okula gitmek istemediğini söyledim. Öğretmeni okulda gayet mutlu ve uyumlu olduğunu söyledi. Konuştuk anlaştık cuma günü akşam okuldan kızımı benim almama karar verdik. Kızıma dedim seni okuldan ben alıcam diye ve havalara uçtu sevinçten. Gece oldu pijamalarımızı giydik ben mutfakta oyalanırken baktım kışlık montunu giymiş salonda dans ediyor. " kızım artık bu montunu giymek istermisin, yolda üşüyomusun ince montunla?" diye sordum ki benimki eteğindeki taşları dökmeye başladı. :) " anneeaa okulda çok üşüyorummm bugün sınıfa küçük petek getirdiler, biz bütün çocuklar titreyerek ısınmaya çalıştık minderlerle yer kaptık hemen peteğin önünde" dedi ve ben vuruldum beynimden. İşte okul soğukmuş hep titremişler üşümüşler. Hırkasını giymiş hala üşümüş. Telefon numarasını bildiğim birkaç veliyle görüştüm hemen. Onların çocukları da okulun soğuk olduğunu ve çok üşüdüklerini söylediler. Hemen ertesi gün yani bugün soluğu öğlen okulda aldım.
Cuma günleri öğleden sonra 3 te çıkıyor öğrenciler ama ben 1,5 ta gittim okula. Arayıp diğer velilere de okulun ısısı hakkında bilgi vermekle görevlendirildim çünkü. :) Okula girer girmez montumu çıkardım bakalım soğukmu ortam diye. Dayanamadım aşağıya indim yani anaokulu katına. Orda rehberlik öğretmeniyle karşılaştım. Ayak üzeri sohbet ettik. Meğer elektrik konusunda bir problem varmış bir önceki gün. O yüzden okulun içi biraz serinmiş ama sobalarla telafi etmeye çalışmışlar ki klimalar çalışıyordu ve çok sıcak olmasa da ılıktı en azından sınıflar. Zaten kızım "anne nolur kalın giydir" dediğinden kalın kıyafetler giydirdim bugün ki üşümemiş bugün öyle dedi. Neyse okulun çıkış saati geldi ve ben kızımı almak için aşağı indim. Tüm öğretmenlere görevlilere söylemiş annem beni almaya gelicek diye. Beni görünce havalar uçtu yine. Hemen boynuma atladı sonra gururla üzerini değiştirdi, dışarı ayakkabılarını giydi. Bir bardak su istedim bana sebilden koşup getirdi. Elimden tuttu tuvaletten sınıfına kadar hatta reviri bile büyük gururla gezdirdi bana.
Öğretmeni herşeyin çok güzel ve yolunda olduğunu söyledi. Rehberlik öğretmeni farkındalığının çok iyi olduğunu ve kızımın sohbetine bayıldığını anlattı. İngilizce öğretmeni yabancı dilinin çok iyi olduğunu ve çok memnun olduğunu söyledi. " anneee teacher bana Hello, how are you? come here please dedi. Ben ona iyiyim demedim merhaba demek istemedim ve canım yanına gitmek istemedi gitmedim" demişti birkaç hafta önce. Ama şimdi çok güzel sohbet ediyor ingilizce öğretmeniyle ki bu okula uyum sağlayıp orayı benimsediğinin önemli bir işareti. Tek tek herkesle vedalaştık sohbet ede ede okuldan ayrılıp ikea ya top havuzunda oynamaya gittik. Birlikte yemek yedik ve eve geldik.
İnsanın iyi şeyler duyması ne güzel şey. Bakıyorum kızımın yüzüne ve onun gülümseyen yüzünü görmek dünyalara bedel benim için. İyiliği için çabalamak emek vermek ve emeklerin karşılığını görebilmek gerçekten çok güzel. Canım kızım kıymetlim herşeyim. Asla büyük şeyler beklemiyorum senden ve çokk büyük beklentiler içinde değilim senin geleceğin konusunda. Benim için bizim için en önemlisi senin mutlu olman. Başarılı olman elbette önemli ama bir bilim adamı olmanı, çokk yükseklerde en tepelerde olmanı beklemiyorum senden. Sadece iyi bir insan ol, mutlu ol.. Ayrımcı olma insanları olduğu gibi ve sadece insan olduğu için sev. Haksızlıkların karşısında her daim dimdik dur. İçindeki merhameti ve sevgiyi asla kaybetme. Sen sen ol olduğun gibi ol kendin ol. Seni seviyorum. İYiki varsın iyiki sensin ve iyiki olduğun gibisin..
Bu hafta son iki gündür kızım biraz okul konusunda mızmızlanmaya başladı. " anneeaa okula gitmeyeyim ben evde kalayım" yada "beni senin götürüp almanı istiyorum, servise binmek istemiyorum" şeklinde sözler karşısında taviz vermedim elbette. Neyse dün yani perşembe günü okuldan geldi. Servisten aldım yine çene açık anlatıyor anlatıyor.. Yukarıya çıktık eve girer girmez bir ağlama tutturdu ki feryat figan. " acıktım, yoruldum, uykum var, canım sıkılıyorr!" şeklinde 10 dakikalık ağlama sonrası yemek yedirdim, sakız verdim, sohbet ettik ve biraz sakinledi ortalık. Öğretmenini aradım. Son 2 gündür biraz mutsuz geldiğini okula gitmek istemediğini söyledim. Öğretmeni okulda gayet mutlu ve uyumlu olduğunu söyledi. Konuştuk anlaştık cuma günü akşam okuldan kızımı benim almama karar verdik. Kızıma dedim seni okuldan ben alıcam diye ve havalara uçtu sevinçten. Gece oldu pijamalarımızı giydik ben mutfakta oyalanırken baktım kışlık montunu giymiş salonda dans ediyor. " kızım artık bu montunu giymek istermisin, yolda üşüyomusun ince montunla?" diye sordum ki benimki eteğindeki taşları dökmeye başladı. :) " anneeaa okulda çok üşüyorummm bugün sınıfa küçük petek getirdiler, biz bütün çocuklar titreyerek ısınmaya çalıştık minderlerle yer kaptık hemen peteğin önünde" dedi ve ben vuruldum beynimden. İşte okul soğukmuş hep titremişler üşümüşler. Hırkasını giymiş hala üşümüş. Telefon numarasını bildiğim birkaç veliyle görüştüm hemen. Onların çocukları da okulun soğuk olduğunu ve çok üşüdüklerini söylediler. Hemen ertesi gün yani bugün soluğu öğlen okulda aldım.
Cuma günleri öğleden sonra 3 te çıkıyor öğrenciler ama ben 1,5 ta gittim okula. Arayıp diğer velilere de okulun ısısı hakkında bilgi vermekle görevlendirildim çünkü. :) Okula girer girmez montumu çıkardım bakalım soğukmu ortam diye. Dayanamadım aşağıya indim yani anaokulu katına. Orda rehberlik öğretmeniyle karşılaştım. Ayak üzeri sohbet ettik. Meğer elektrik konusunda bir problem varmış bir önceki gün. O yüzden okulun içi biraz serinmiş ama sobalarla telafi etmeye çalışmışlar ki klimalar çalışıyordu ve çok sıcak olmasa da ılıktı en azından sınıflar. Zaten kızım "anne nolur kalın giydir" dediğinden kalın kıyafetler giydirdim bugün ki üşümemiş bugün öyle dedi. Neyse okulun çıkış saati geldi ve ben kızımı almak için aşağı indim. Tüm öğretmenlere görevlilere söylemiş annem beni almaya gelicek diye. Beni görünce havalar uçtu yine. Hemen boynuma atladı sonra gururla üzerini değiştirdi, dışarı ayakkabılarını giydi. Bir bardak su istedim bana sebilden koşup getirdi. Elimden tuttu tuvaletten sınıfına kadar hatta reviri bile büyük gururla gezdirdi bana.
Öğretmeni herşeyin çok güzel ve yolunda olduğunu söyledi. Rehberlik öğretmeni farkındalığının çok iyi olduğunu ve kızımın sohbetine bayıldığını anlattı. İngilizce öğretmeni yabancı dilinin çok iyi olduğunu ve çok memnun olduğunu söyledi. " anneee teacher bana Hello, how are you? come here please dedi. Ben ona iyiyim demedim merhaba demek istemedim ve canım yanına gitmek istemedi gitmedim" demişti birkaç hafta önce. Ama şimdi çok güzel sohbet ediyor ingilizce öğretmeniyle ki bu okula uyum sağlayıp orayı benimsediğinin önemli bir işareti. Tek tek herkesle vedalaştık sohbet ede ede okuldan ayrılıp ikea ya top havuzunda oynamaya gittik. Birlikte yemek yedik ve eve geldik.
İnsanın iyi şeyler duyması ne güzel şey. Bakıyorum kızımın yüzüne ve onun gülümseyen yüzünü görmek dünyalara bedel benim için. İyiliği için çabalamak emek vermek ve emeklerin karşılığını görebilmek gerçekten çok güzel. Canım kızım kıymetlim herşeyim. Asla büyük şeyler beklemiyorum senden ve çokk büyük beklentiler içinde değilim senin geleceğin konusunda. Benim için bizim için en önemlisi senin mutlu olman. Başarılı olman elbette önemli ama bir bilim adamı olmanı, çokk yükseklerde en tepelerde olmanı beklemiyorum senden. Sadece iyi bir insan ol, mutlu ol.. Ayrımcı olma insanları olduğu gibi ve sadece insan olduğu için sev. Haksızlıkların karşısında her daim dimdik dur. İçindeki merhameti ve sevgiyi asla kaybetme. Sen sen ol olduğun gibi ol kendin ol. Seni seviyorum. İYiki varsın iyiki sensin ve iyiki olduğun gibisin..
DEHB ile KAYGILAR-KORKULAR ve UMUT ETMEK üzerine..
Kaç kez geçtim bilgisayarın karşısına yada kaç kez aldim telefonumu elime bloğuma bişeyler yazayım dedim ama yazmadım. Epey kafam karışıktı ve yine biraz çaresiz hissediyordum kendimi. Hep kötü yada karamsar şeyler yazmak istemiyorum bloğuma. Her okuyan kişinin içi kararmasın istiyorum yada hep yakınma seklinde olmasın yazdıklarım. Belkide yakınan biri gibi görünmekten çekiniyorum bilemiyorum bilmiyorum işte..
Geçtiğimiz hafta içi İz Koçluk ve İnternet Anneleri nin katkılarıyla Bağdat Caddesi Zamane Kahvesi'de düzenlenen ve dünyada DEHB'li gençlere koçluk hareketini başlatan Amerikalı Koç Jodi Sleeper-Triplet ve DEHB Koçu Elgiz Helden sunumuyla gerçekleştirilen DEHB seminerine katıldım. Hersey gerçekten cok güzeldi ve seminere ilgi epeyce yoğundu. O kadar çok araştırma yapıp o kadar çok kitap okudum ki DEHB konusunda tamamıyla bilgi sahibi olduğumu hissediyorum. Genelde bildiğim daha önce okuduğum bilgilerdi anlatılanlar. Ama DEHB dolayısıyla biraraya toplanan kişiler arasında olmak ve o ortamın havasını solumak tarif edilemez bir duyguydu. Tüm anlatılanları büyük bir dikkatle dinledim. Konuşuldu sorular cevaplandırıldı. Konu DEHB olunca benim dinlememem imkansızdı zaten. Seminerde ailelerin yanısıra öğretmenlerin de olması çok hoşuma gitti. Çünkü biliyorum ki günümüzde öğretmenlerin bu konuda hiçbir bilgisi yok nerdeyse. Ama orda bişeyler icin cabalayan, Dehb konusinda kendi imkanlarınca bilgilenmeye çalışan öğretmenlerimizi görünce bir nebze su serpildi içime. Çok önemli bilgiler verildi ve çok önemli noktalara değinildi. Cesitli benzetmelerle konuya değinilmesi ayrıca güzeldi. "Bardaktan bosanırcasına yağan yağmurda silecekleri çalıştırmadan son hız araba kullanmak gibidir DEHB" dedi Elgiz hanım. Ne kadar da doğru bir benzetme gerçekten de...
Evet seminer cok güzel ve faydaliydi. Özellikle Jodi Sleeper-triplett 'in ağzından daha doğrusu yabanci birinin ağzından DEHB i dinlemek ayrıca cok ilginc ve güzeldi. Aileler ve Ogretmenler seminer sonunda akillarindaki sorulari sordular. Elgiz hanim ve Jodi Sleeper-Triplett sorulari yanıtladı. Soruların arasinda "biz tedavi oluyoruz, terapilere de gidiyoruz. Peki Dehb ne zaman biticek çocuğum ne zaman duzelicek?" Yada "Dehb i önlemek icin ne yapabiliriz?" Şeklinde sorular da vardı. O an bu sorular " önlemek icin yapilabilecek birsey yok ve Dehb belli bir zaman sonra geçebilecek bir bozukluk değil"seklinde cevaplandı. Umut etmek, birşeyler birgün bitecek ve herşey normal devam edecek diye düşünmek ne demek çok iyi bildiğim için birkez daha icimin acidigini hissettim o an. Aslında bildiğim farkinda olduğum hersey su yüzüne çıktı tekrar. Sarsılarak kendime geldim yada bir kez daha dank diye yerine oturdu düşüncelerim diyebilirim. Evet ben o seminere katıldım ve çok güzeldi herşey. Ama sanki tekrar birkez daha herseyin farkina vardim ve tekrar icinde bulunduğumuz durumu düşündüm. .
İster istemez endiselerim tekrar ortaya çıktı. Dehbli bir çocuğun ögretmeninin sınıfta öğrenciyle arasinda belli gizli sifreli hareketler sözler gelistirebilecegi ve böylelikle öğrencinin derse katılımının arttırılıp daha iyi başarı sağlanabilineceği söylendi. Düşündüm o an.. Öğretmenler ülkemizde bu konuda ne kadar bilgi ve eğitim sahibi ki, ve gercekten Dehbli bir çocuga isteyerek gönülden destek verecek, anlayışlı ve sabırlı davranarak yol gösterebilecek ögretmen sayisı ne kadar ki?.. Ve biliyorum ki Dehbli bir ögrenci ile ugrasmaktansa arka siralara tenha bir koseye gonderiyor öğretmenler ve her sene bir suru Dehbli öğrenci sırf ögretmen ve veli baskısı yuzunden okul degistiriyor. Aile zaten gerçekten zor ve çaresiz durumda. Her aile gibi çocuğu için en iyisini yapmaya çalışıyor. Ama düşünsenize elinde olmayan sebepler dolayısıyla çocuk dışlanıyor, sınıfın bir koşesinde kendi halinde körelip gidiyor yada okul okul dolaşıyor..
Cocuğunuzu özel okula vermek isteseniz özel okullar tamamen akademik basari pesinde olduğundan çocuğunuzu sınıf duzenini bozduğu yada başarı yüzdesini etkilediği gerekçesiyle almak istemiyor yada nice bin liralar vermeye sizin bütçeniz yetmiyor. Devlet okuluna verseniz ögretmen ne kadar ilgili bilgili ve anlayisli olur acaba ki ögretmen devlet okulunda tamamen şans meselesi bu cocuklar için. Ki kendi adıma söylüyorum 40 kişilik bir sınıfta sadece 1 öğretmenin bulunduğu sınıfta kızım ne yapar, ne kadar ilgilenir öğretmeni, ya kızım başını alıp gitse ögretmen hemen yokluğunu farkedermi, pencereye çıksa, merdivenlerden itilse, tuvalette büyük bir ogrenci sıkıştırsa ogretmen ne derece duruma hakim olabilir? Şeklinde bir sürü soruyu düşünmeden duramıyorum.. Zaten okul meselesi benim kafamda her zaman büyük soru işaretleri barındıran bir konu. Ki söz konusu evlat olunca ne basit geliyor ki insana hayatta. Allahım yardım etsin hepimize ve evlatlarımızı korusun inşallah.
Çok çabalıyorum, elimden gelenin en en enn iyisini yapmaya çalışıyorum. Her lafımı, her davranışımı söylemeden uygulamadan önce kırkbin kez tartıyorum. Herşeyin en güzeli en doğrusu için çabalıyorum. Araştırıyorum okuyorum gözlemliyorum paylaşıyorum.. Bazen yaşadıklarımı hissettiklerimi içime sığdıramıyor buraya yazıp paylaşıyorum. Bahsettiğim seminerin üzerinden 5 gün geçti ve ben bekledim yazmadım hemen içimden geçenleri ve aklıma takılanları. En başta dediğim gibi karamsar olmak istemiyorum ve kimseyi karamsarlığa düşürmek istemiyorrum. Evet bu bloğu yaşadıklarımı hissettiklerimi ve kafama takılanları herkesle paylaşmak için oluşturdum. Ama Dehb ile yaşamak öyle bişeyki bazen çok üstün çabalar sarfetmeniz gerekiyor olumlu düşünebilmek ve pozitif olabilmek için. Ve elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum bu konuda da. Yanlız değilsiniz, yanlız değiliz demek istiyorum Dehb konusunun içinde olan ve durumla yaşayan ailelere kişilere ve herkese.. Evet yanlız değiliz biz çok kişiyiz.. Okumaya araştırmaya sabretmeye ve dikkat etmeye devam...
Geçtiğimiz hafta içi İz Koçluk ve İnternet Anneleri nin katkılarıyla Bağdat Caddesi Zamane Kahvesi'de düzenlenen ve dünyada DEHB'li gençlere koçluk hareketini başlatan Amerikalı Koç Jodi Sleeper-Triplet ve DEHB Koçu Elgiz Helden sunumuyla gerçekleştirilen DEHB seminerine katıldım. Hersey gerçekten cok güzeldi ve seminere ilgi epeyce yoğundu. O kadar çok araştırma yapıp o kadar çok kitap okudum ki DEHB konusunda tamamıyla bilgi sahibi olduğumu hissediyorum. Genelde bildiğim daha önce okuduğum bilgilerdi anlatılanlar. Ama DEHB dolayısıyla biraraya toplanan kişiler arasında olmak ve o ortamın havasını solumak tarif edilemez bir duyguydu. Tüm anlatılanları büyük bir dikkatle dinledim. Konuşuldu sorular cevaplandırıldı. Konu DEHB olunca benim dinlememem imkansızdı zaten. Seminerde ailelerin yanısıra öğretmenlerin de olması çok hoşuma gitti. Çünkü biliyorum ki günümüzde öğretmenlerin bu konuda hiçbir bilgisi yok nerdeyse. Ama orda bişeyler icin cabalayan, Dehb konusinda kendi imkanlarınca bilgilenmeye çalışan öğretmenlerimizi görünce bir nebze su serpildi içime. Çok önemli bilgiler verildi ve çok önemli noktalara değinildi. Cesitli benzetmelerle konuya değinilmesi ayrıca güzeldi. "Bardaktan bosanırcasına yağan yağmurda silecekleri çalıştırmadan son hız araba kullanmak gibidir DEHB" dedi Elgiz hanım. Ne kadar da doğru bir benzetme gerçekten de...
Evet seminer cok güzel ve faydaliydi. Özellikle Jodi Sleeper-triplett 'in ağzından daha doğrusu yabanci birinin ağzından DEHB i dinlemek ayrıca cok ilginc ve güzeldi. Aileler ve Ogretmenler seminer sonunda akillarindaki sorulari sordular. Elgiz hanim ve Jodi Sleeper-Triplett sorulari yanıtladı. Soruların arasinda "biz tedavi oluyoruz, terapilere de gidiyoruz. Peki Dehb ne zaman biticek çocuğum ne zaman duzelicek?" Yada "Dehb i önlemek icin ne yapabiliriz?" Şeklinde sorular da vardı. O an bu sorular " önlemek icin yapilabilecek birsey yok ve Dehb belli bir zaman sonra geçebilecek bir bozukluk değil"seklinde cevaplandı. Umut etmek, birşeyler birgün bitecek ve herşey normal devam edecek diye düşünmek ne demek çok iyi bildiğim için birkez daha icimin acidigini hissettim o an. Aslında bildiğim farkinda olduğum hersey su yüzüne çıktı tekrar. Sarsılarak kendime geldim yada bir kez daha dank diye yerine oturdu düşüncelerim diyebilirim. Evet ben o seminere katıldım ve çok güzeldi herşey. Ama sanki tekrar birkez daha herseyin farkina vardim ve tekrar icinde bulunduğumuz durumu düşündüm. .
İster istemez endiselerim tekrar ortaya çıktı. Dehbli bir çocuğun ögretmeninin sınıfta öğrenciyle arasinda belli gizli sifreli hareketler sözler gelistirebilecegi ve böylelikle öğrencinin derse katılımının arttırılıp daha iyi başarı sağlanabilineceği söylendi. Düşündüm o an.. Öğretmenler ülkemizde bu konuda ne kadar bilgi ve eğitim sahibi ki, ve gercekten Dehbli bir çocuga isteyerek gönülden destek verecek, anlayışlı ve sabırlı davranarak yol gösterebilecek ögretmen sayisı ne kadar ki?.. Ve biliyorum ki Dehbli bir ögrenci ile ugrasmaktansa arka siralara tenha bir koseye gonderiyor öğretmenler ve her sene bir suru Dehbli öğrenci sırf ögretmen ve veli baskısı yuzunden okul degistiriyor. Aile zaten gerçekten zor ve çaresiz durumda. Her aile gibi çocuğu için en iyisini yapmaya çalışıyor. Ama düşünsenize elinde olmayan sebepler dolayısıyla çocuk dışlanıyor, sınıfın bir koşesinde kendi halinde körelip gidiyor yada okul okul dolaşıyor..
Cocuğunuzu özel okula vermek isteseniz özel okullar tamamen akademik basari pesinde olduğundan çocuğunuzu sınıf duzenini bozduğu yada başarı yüzdesini etkilediği gerekçesiyle almak istemiyor yada nice bin liralar vermeye sizin bütçeniz yetmiyor. Devlet okuluna verseniz ögretmen ne kadar ilgili bilgili ve anlayisli olur acaba ki ögretmen devlet okulunda tamamen şans meselesi bu cocuklar için. Ki kendi adıma söylüyorum 40 kişilik bir sınıfta sadece 1 öğretmenin bulunduğu sınıfta kızım ne yapar, ne kadar ilgilenir öğretmeni, ya kızım başını alıp gitse ögretmen hemen yokluğunu farkedermi, pencereye çıksa, merdivenlerden itilse, tuvalette büyük bir ogrenci sıkıştırsa ogretmen ne derece duruma hakim olabilir? Şeklinde bir sürü soruyu düşünmeden duramıyorum.. Zaten okul meselesi benim kafamda her zaman büyük soru işaretleri barındıran bir konu. Ki söz konusu evlat olunca ne basit geliyor ki insana hayatta. Allahım yardım etsin hepimize ve evlatlarımızı korusun inşallah.
Çok çabalıyorum, elimden gelenin en en enn iyisini yapmaya çalışıyorum. Her lafımı, her davranışımı söylemeden uygulamadan önce kırkbin kez tartıyorum. Herşeyin en güzeli en doğrusu için çabalıyorum. Araştırıyorum okuyorum gözlemliyorum paylaşıyorum.. Bazen yaşadıklarımı hissettiklerimi içime sığdıramıyor buraya yazıp paylaşıyorum. Bahsettiğim seminerin üzerinden 5 gün geçti ve ben bekledim yazmadım hemen içimden geçenleri ve aklıma takılanları. En başta dediğim gibi karamsar olmak istemiyorum ve kimseyi karamsarlığa düşürmek istemiyorrum. Evet bu bloğu yaşadıklarımı hissettiklerimi ve kafama takılanları herkesle paylaşmak için oluşturdum. Ama Dehb ile yaşamak öyle bişeyki bazen çok üstün çabalar sarfetmeniz gerekiyor olumlu düşünebilmek ve pozitif olabilmek için. Ve elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum bu konuda da. Yanlız değilsiniz, yanlız değiliz demek istiyorum Dehb konusunun içinde olan ve durumla yaşayan ailelere kişilere ve herkese.. Evet yanlız değiliz biz çok kişiyiz.. Okumaya araştırmaya sabretmeye ve dikkat etmeye devam...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)